Ünye Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürü mimar Sibel Cerrahoğlu, tarihi kentler birlik toplantısında Ünye Kalesi üzerine kaleme alınmış metinleri derleyerek, bu kadim yapının yalnızca taşlardan ibaret bir kale olmadığını; mitoloji, tarih ve kültürün buluştuğu bir odak noktası olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Kale, Karadeniz kıyısında yüzyıllardır yükselerek sadece kenti değil, belleğimizi de koruyan bir yapı. Burada yalnızca Bizans’tan, Roma’dan, Pontus’tan veya Osmanlı’dan kalan izleri değil; aynı zamanda halkın belleğinde yaşamaya devam eden efsaneleri de buluyoruz. Bu efsanelerden en dikkat çekici olanı ise, 15. yüzyılda Fransız şair Jean d’Arras’ın kaleme aldığı “Roman de Mélusine” adlı eserde yerini bulan Mélusine anlatısıdır.
Mélusine, bir lanet sonucu cumartesileri yarı kadın, yarı yılan hâline dönüşen bir su perisidir. Hikâyenin bir bölümünde, annesi tarafından cezalandırılarak Ünye Kalesi’ne (efsanelerdeki adıyla Atmaca Kalesi) hapsedilir. Kaleyi koruyan bir atmaca ve nöbet tutan şövalyeler vardır. Prensesin, aşkına karşılık vermek isteyenlere büyük bedeller ödettiği bu anlatı, Ünye Kalesi’ni sadece askeri ve stratejik bir yapı değil, aynı zamanda mistik bir mekân haline getirir.
Bu noktada, efsane yalnızca masalsı bir hikâye değildir. Kentin kimliğine işlenmiş, ona derinlik katan bir kültürel katmandır. Ünye gibi köklü bir kenti anlamak, yalnızca tarih kitaplarındaki olayları bilmekle değil, aynı zamanda halkın yüzyıllardır anlattığı mitlere de kulak vermekle mümkündür. Çünkü bu mitler, kentin nasıl algılandığını, nesilden nesile hangi değerlerin aktarıldığını gösterir.
Mélusine’in Ünye Kalesi’ne bağlanmış olması, aslında Ortaçağ Avrupası’nın destanları ile Karadeniz’in yerel belleğinin birleştiği eşsiz bir kültürel kesişimdir. Bu da Ünye’nin yalnızca bir Anadolu kenti değil, aynı zamanda Akdeniz’den Kafkasya’ya, Avrupa’dan Yakın Doğu’ya kadar uzanan geniş bir kültür haritasının parçası olduğunu kanıtlar.
Bugün, Cerrahoğlu’nun çalışmaları ve bu tür toplantılar sayesinde, Ünye Kalesi’nin değeri yeniden gündeme taşınıyor. Kale, yalnızca taş duvarlarıyla değil; Mélusine gibi efsaneleriyle de korunmaya, yaşatılmaya ve gelecek kuşaklara aktarılmaya değer. Çünkü bir kentin hafızasını korumak, sadece binaları değil, onlara hayat veren hikâyeleri de yaşatmakla mümkündür.
Ünye Kalesi bize şunu hatırlatıyor: Tarih, mitoloji ve kültür birbirinden ayrı değil; aksine aynı toprağın farklı katmanlarıdır. Ve bizler, bu katmanları anlamaya devam ettikçe, Ünye gibi şehirler sadece geçmişin değil, geleceğin de ilham kaynağı olmaya devam edecektir.