Bizim köyde büyükler hep uyarırdı:
“Gece aynaya bakma evladım, uğursuzluk çöker.”
Çocukken anlamazdık.
Cam bu ya, bakınca ne olur ki derdik.
Ama yıllar geçtikçe öğrendik ki, bu söz öyle boşuna söylenmemiş.
Meğer kökü bizim değil, komşularımızın inancında varmış.
Aynalar Ruhların Kapısıymış
Komşularımız, eski zamanlarda şamanlığa yakın halklardı.
Onlara göre ayna, sadece cam değil, ruhların geçidiymiş.
Ayna insanın yüzünü değil, kalbini gösterirmiş.
O yüzden kamlar, yani eski şamanlar,
boyunlarına küçük bir ayna asar,
dua ederken o aynadan ışık alırmış.
Ama gece olunca işler değişirmiş.
Karanlık çökünce, aynalar artık insanın değil, Erlik Han’ın gözü olurmuş.
Erlik Han — yeraltının efendisi, karanlığın ve fesadın tanrısı.
Derler ki geceleri dolaşır, aynalardan insanları seyredermiş.
O yüzden komşularımız inanırmış:
“Gece aynaya bakanı Erlik görür, ruhuna damgasını basar.”
Arzahan’ın Gölgesi
Bir de anlatırlarmış Arzahan diye bir ruhu.
Aynaların içinde dolaşır,
kimin yüzüne baksa onun kısmetini çalarmış.
Kadınlar o yüzden geceleri aynalarını örtermiş,
çocuklar da aynaya bakmasın diye uyarılırmış.
Ayna açık kalırsa Arzahan gelir,
evin huzurunu alırmış.
Hurafe mi, Hikmet mi?
Kimisi der ki “bunlar hurafe”.
Ama ben öyle düşünmüyorum.
Ayna aslında insanın kendiyle yüzleştiği bir yer.
Gecenin sessizliğinde aynaya bakan,
belki de kendi karanlığıyla karşılaşır.
Belki de komşularımız,
“gece aynaya bakma” diyerek
insanın kendi iç gölgesinden korkusunu anlatmışlardı.
Karanlık Aynada Saklı Gerçek
Bugün odalarımız ışıl ışıl,
ampuller yanıyor, televizyonlar susmuyor.
Ama içimizdeki karanlık hâlâ orada.
Belki de o yüzden ben hâlâ gece aynaya bakmam.
Belki de komşularımız haklıydı;
kim bilir, her aynanın ardında
bir ruh hâlâ bizi izliyordur.